Bu yazının başlığı başından beri “Bir Şehrin Dokuz Yıllık Muhasebesi” olacaktı; ta ki Ahmet Hamdi’nin içime derin bir heyecan düşüren bu cümlesini okuyana kadar.
İzmir’den gitmek üzereyken fakat çeşitli sebeplerle kalmaya, yaşamaya devam eden bir Mert’in, şehri terk edeceğine eminken, zorlu bir dönemden geçerken hissettiği her şeyi birazcık yansıtan yazılarını paylaşıyorum.
Sanırım Haziran ayı biraz zorlu geçmiş.
Paylaştığım yazı, deneme, anlık düşünce karalamaları üzerinde herhangi bir düzenleme yapmadım. Her bir cümlenin üzerine sadece bir kez düşünüldü, o da yazıya geçerken. İçime sinen bir anlam bütünlüğüne sahip olmadıklarının farkındayım. Önemli olan da bu zaten. Dağınık zihnimin sıçramalarını görebiliyorum. Bazı anları geçmişe doğru tekrar edebilme, iz sürebilme imkanı sağlıyor.
Tekrar bir yazım çalışması yapmadan notlarımı paylaşmamın iki nedeni var;
Birincisi, yazdığım cümlelerin neredeyse yarısından fazlasına artık katılmıyorum. Birkaç ay düşüncelerimin değişmesine yetmiş.
İkincisi, blogu kurduğum günden beri yazacak bir şeyler arayarak kendimi oyaladım. Aslında yazmama arayışı içerisindeymişim. Her an anlatılmaya değer bir konu var elbet. Mükemmeliyetçi tarafımı görmezden gelerek her şeyi olduğu gibi buraya bırakarak siteye biraz heyecan katıyorum.
BİR ŞEHRİN DOKUZ YILLIK MUHASEBESİ
10 Haziran 2023
Sonradan eklediğim bir bölümü en başa koydum. Bir ara metni gözden geçirmeye kalkıp yarıda bırakmışım.
Bir demiryolcu olarak geldiğim bu şehirden hiçbir şey olarak çıkıyorum. Çok değiştim. Öğrendiklerimi kimse benden alamaz. Kaybettiklerimi ise asla geri veremezler.
Kendimi tek bir an bile buraya ait hissetmedim. Başka bir yere de.
Hayallerim ve yapmak istediklerimin yüküyle geldim. Bu ağırlığı taşımama yardım edecek insanlarla tanıştım.
Kimsenin aradığı dost olamadım. Hayallerimi ve bulunduğum ortam hep çatıştı. Yine tek bir gün bile kendim gibi hissedemedim.
Onların mutluluğunun bir parçası oldum. Beni içlerine katamadılar.
Bildiğim her şeyi verdim, bilmediklerim ile vurdular. Sevgiyi, aşkı, muhabbeti, kendini huzurlu bulunca sevdiler.
Ne zaman hafifleyeceğini bilmediğim cümleler ile gidiyorum bu şehirden.
“Galiba ilk kez başarıyorum. Kendin olmayı, bir başkasının arzularının değil, içinden geleni yapmayı.”
“Asla istediğin kadar başarılı olamayacaksın’lara inat, kırıla kırıla, parçalanarak, sızdıran bir kap gibi yamanmış bir ruhla başardığıma inanıyorum.”
“Verdikçe alacağımı düşündüm oysa azalmaktan geçip yok olmuşum.”
“Köklerim artık cehenneme kadar uzandı; şimdi dallarımı cennete doğru büyütebilirim.”
“Kendi yaralarını görmezden gelmek için benim yardım çağrılarımı görmezden geldin.”
“Bazen bir insana sen çok güçlüsün demek, benim bir derde yetecek günüm yok; git yalnız başına hafifle, bu suyun içine girersem kendimle boğulurum, anlamına geliyor. Bu benim güçlü olmamdan öte yalnız bırakılışım.”
“İlişkimize dair anlattığım kaybedişlerin cevapsız kalması, yalnızca ona olan sevgimin şiddetiyle anlam yaratma çabası beni çemberin dışına itti.”
“Her şeyini bana bağlamanın ardından yaratılan boşluğun sancısını çekiyorum. Abartarak söylüyorum: plansız bir kötülüğüm sonucuymuş gibi geliyor.”
24 Haziran 2023
Son zamanlarda, belki yaşımdan belki okuduklarımdan, en kuvvetli ihtimal olan yaşadıklarımdan dolayı, her türlü kavrama bakış açım değişti.
Bunların en başında ise sevgi / aşk geliyor. Anlamları içerdikleri deneyimin derinliklerine göre kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Derine inmek istediğim konu ise “kaybetme anına” varmadan değişimi reddetmek.
Kaybettikten sonra gelen değişim eski sevgiliye dosta, her kimse ona iki kez haksızlık edilmiş gibi hissettiriyor.
Varlığından vazgeçerek hayata dair tüm sorun ve sorumlulukları başkasına yüklemek, bu büyük altında ezilen kişinin yardım taleplerini görmezden gelmek, ta ki yıkılan her şeyin ardından bu sorumlulukları tekrar üstlenmek, “güçlenmekten” öte adil bir iyileşmeden öte derin bir bencilliği çağrıştırıyor bana.
Sevginin gerçek varlığı, hayata karşı değişim potansiyelini taşıma cesaretinden kopmadan yanındaki yol arkadaşınla beraber yürümek. Onun için değil, kendin için güçlü olarak onu da güçlü kılmak.
Bir başkasının yükünü severek üstlenmiş bir eşeğin semerini kaybettirme hissini yaşatmamak.
Sevginin bencillikten ibaret olmadığını öğren.